Göcek sadece İstanbul’un değil, dünyanın ünlü simalarını saklıyor, küçük ve ıssız koylarında. Tesadüfen girdiğiniz bir köy yolundan son derece ilginç hikayelerle çıkmanız mümkün. Soluklanmak için uğradığınız cafe’nin sahibi, ABD’deki parlak bankacılık kariyerini bırakıp kendine yeni bir hayat kurmuş olabilir. Göcek’e bağlı Gökçeovacık köyüne gidiyoruz, kızılçam ormanları arasında uzanan son derece bozuk ve dar bir yoldan... “Bu işadamı sadece İstanbul’dan değil hayattan da elini çekmiş” diye düşünürken, bütün işlerini tasfiye edip bu dağ köyüne yerleşen işadamı Selim Karadağ’ın evine ulaşıyoruz. Derin bir vadiye bakan yamaçta inşa ettiği evinin bahçesine gerdiği hamakta kitabını okurken buluyoruz Karadağ’ı...
“Üniversite, 14 yıllık yurtdışı tecrübesi, ihaleler, iş takipleri, dönmeyen çekler, ödenmeyen maaşlar, şirket stratejileri, iş toplantıları, kokteyller... Yapmacık ve cafcaflı bir dünya ve herkes kendini kandırıyor” diyerek anlatmaya başlıyor: “Evim Bebek’teydi. İş yerim ise 4 km uzaklıktaki Levent’te. Sabah 6:30’da kalkıp bir saat yol gitmek zorundaydım. Deliler gibi çalışıyor, baharın geldiğini bile televizyondan görebiliyordum. ‘Böyle hayat mı olur?’ dedim kendime.”
30 kişinin çalıştığı şirketini tasfiye eder, Selim Karadağ. 2000 yılında İstanbul’a “dönmemek üzere” veda edip Göcek’e taşınır. Burasının giderek İstanbul’a benzeyeceği endişesiyle dağ köylerinde yerleşeceği bir yer arar. Gökçeovacık’ın yamacında bir evi satın alıp tekrar düzenler. Ulaşımı zor olan bu yeri seçmesini, “Muhteşem bir tabiat vardı. Uzaklık aklıma bile gelmedi” diye açıklıyor. Aradan geçen bir yılın sonunda yeni dostlar edinen Karadağ, kendisi gibi Göcek’ten kaçmayı düşünecekler için komşu iki evi satın alıp pansiyon haline getirir. “Böylece hem geçimimi sağladım hem de yeni dostlar edindim. İstanbul’daki yozlaşma yüzünden hem ticarete hem hayata küsmüştüm. Belki oradaki gelirimin onda birini kazanıyorum; ama bu hayatımdan çok memnunum” diyerek yeni yaşamını anlatan Karadağ, 41 yaşında, toprağı Göcek’te tanıdığını dile getiriyor. Ağustos böceklerinin sesleri, kızıl çamların kokusu eşliğinde günlerini geçiren Selim Karadağ “Keşke bunu 25 yaşında yapsaydım” diyor.
Tuesday, May 31, 2005
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment